BUGÜN 28 ŞUBAT
TARİHE DÜŞEN KARA BİR LEKE
Doksanlı yıllarda bu ülke insanına reva görülen zulüm, o günlerde hayatın her alanında bir silindir gibi her değeri her talebi ezerek geçmişti. Bunun izleri ve etkileri maalesef maddi ve manevi her boyutu ile hala devam etmektedir. Göreceli olarak yapılan pansuman müdahaleler yeterli olmamaktadır. Mazlumder Adana Şube olarak Genel Merkez ve diğer şubelerimiz ile eşgüdümlü olarak bu sorunlardan, hala kanayan bir yara olarak duran Sivas Mapuslarını gündemimize aldık. Ülkemizin dörtbir yanında basın açıklamaları icra edildi.
Bu konuda Mazlumder Adana Şube Başkanı Ali ÇALDIR basın açıklamasından önce girizgah mahiyetinde bir açıklama yaptı. Açıklamasında: Sivas katliamında hayatını kaybedenleri rahmet ve saygıyla anıyor, gerçek faillerin bir an önce bulunması için adil yargılama yapılmasını talep ediyoruz, 28 Şubat öncesinde, 28 Şubat döneminde ve 28 Şubat sonrasında yargıya yapılagelen müdahaleleri kabul etmiyor, yargı üzerindeki askeri, bürokratik ve siyasi tüm vesayetleri reddediyoruz, hukuka aykırı yargılamalarla cezaevinde bulunan tüm siyasi tutuklu ve mahpusların bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz, dedi.
Ardından ise önceki şube başkanlarından Ali AYGÜN basın açıklaması metnini okudu. Basın açıklamasında;
Çeyrek asrı deviren 28 Şubat'ın Bütün Etkileri Silinmeli,
Sivas Davası Mahpusları Yeniden Adil Yargılanmalıdır!
Bugün itibariyle Türkiye’de askeri hegemonyanın sivillerin özel alanlarına en çok tahakküm ettiği ve tüm toplumu etkileyerek, izlerini bütün sosyal ve siyasi aktörlerde bıraktığı 28 Şubat darbe sürecinin üzerinden çeyrek asır geçmiştir..
Teşebbüsün ötesine geçerek gerçekleşmiş ve milyonlarca insanı etkilemiş bir suç olarak 28 Şubat darbesinin 25. yılında da darbe aktörlerinin büyük kısmından hesap sorulmadığı gibi bazı aktörlerin ödüllendirildiği, başta halen cezaevlerinde tutulan mahpuslar ve aileleri olmak üzere mağduriyetlerin tam olarak giderilmediği, darbe kalıntısı bazı yasa ve uygulamaların daha güçlü formlarda devam ettirildiği açıktır.
Ordu, yargı, YÖK ve üniversiteler ile bazı basın kuruluşları, siyasi çevreler, partiler, büyük sermeye, sendikalar ve sivil (!) toplum kuruluşlarının elbirliği ile gerçekleştirdiği 28 Şubat, hakkıyla hesap sorulmamış bir darbe olarak geçmişimizi ve geleceğimizi kirletmeye devam etmektedir.
Darbe sürecinde dönemin hükümeti düşürülmüş, milyonlarca insan fişlenmiş, bankalar hortumlanmış, basın üzerinden darbe ve darbeciler aklanarak darbe hukuku ve mantığı topluma dayatılmış; Genelkurmayda düzenlenen brifinglere katılan yüksek yargıçlar, akademisyenler ve rektörler darbe düzenine itaatlerini ayakta alkışlarla sunmuş, yargıçlar bu itaatlerini ‘brifingli yargı kararları’ diye isimlendirdiğimiz mahkûmiyet kararlarına yansıtmış; iş ve sanayi çevreleri yeşil ve dost olmak üzere iki kampa ayrıştırılmış; siyaset dünyasının, sendikaların ve sivil toplumun bazı önemli aktörleri darbe düzenine selam durarak verilen rolü icra etmiş; Başörtülü öğrenciler darbecilerin şiddetine maruz kalarak okul kapılarından içeri alınmamış, "ikna odalarında" baskıya uğramış, başörtülü kamu görevlileri kovuşturma geçirip adli ve idari cezalara muhatap kılınmış, sürgün edilmiş, mesleklerinden atılmış; İmam Hatip ve meslek lisesi öğrencileri kazanılmış hakları da hiçe sayılarak katsayı engeliyle istedikleri bölümlere girememiş; dindar askerler ve bazı kamu görevlileri eşlerinin başörtüsü ya da dini vecibelerine olan bağlılıkları sebebiyle ordudan atılmış; devlet tam bir gardiyan havasına bürünmüştür.
Yine özellikle kamudan atılan ya da üniversitelerden uzaklaştırılan bazı kamu görevlileri ve öğrencilerin hakları sonradan iade edilmiş olsa da farklı statüler sebebiyle ve esaslı bir analiz yapılmadığı için halen hak iadesi yapılmayan kişiler bulunmaktadır. Hakları iade edilenlerin ise kaybedilen yılları göz ardı edilerek hayata 15-20 yıl geriden başlamaları istenmekte, KPSS gibi sınavlara yönlendirilerek yeni mezun öğrencilerle yarışmaları beklenmektedir.
Mağduriyetlerin bir kısmı çözülmüş olsa da bazı alanlarda sıkıntılar ve mağduriyetler devam etmektedir. Özellikle halen cezaevlerinde tutulan 28 Şubat mahpusları ve onların aileleri yönünden 28 Şubat bütün yakıcılığıyla sürmektedir. Ortalama 25-30 yılını cezaevlerinde geçiren bu insanların bir kısmı bütün bir gençlik çağını bir kısmı bütün bir yaşlılık devrini cezaevlerinde geçirmiş bulunmaktadır.
Dönemin etkisi altında gerçekleşen Sivas olayları gibi “engellenmeyen” tahriklere dayalı ve insanların canlarına mal olan elim provokatif olaylar halen aydınlatılmadığı gibi, yapılan “brifingli” yargılamalar sonucu gerçek failler cezalandırılmamıştır. Sivas davası hem soruşturma hem kovuşturma hem de temyiz aşamasında olayı aydınlatmak ve maddi gerçeği ortaya çıkarmak yerine, gerçek faillerin ortaya çıkmasını engelleyici yargı işlemleriyle yürütülmüş olup, olayın üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen adil yargılama hakkından mahrum bırakılmış mahpuslar cezaevlerinde ölümü beklemeye mahkûm edilmiştir. Sivas davası mahpusları, 28 Şubat döneminin medya anlayışının heyulası ve brifingli yargısı ile haklarında verilen kararlardan mağdur olarak cezaevlerindedir.
29 yıl önce gerçekleştirilen Sivas olaylarında katliama uğrayarak yaşam hakları ellerinden alınan mağdurları anıyor, ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Diğer yandan uğranılan mağduriyetlerin görünen failleri yanında, asıl zalimlerin ve buna emri veren kirli azmettiricilerin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Sivas davasında asıl fail olmayıp, intikam mantığıyla yürütülen hukuksuz yargılamalar neticesinde adil yargılanmayan ve halen cezaevlerinde tutulan Sivas davası mağduru mazlumların da yeniden yargılanmalarını, masumların serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
MAZLUMDER olarak, yüzleşilmeyen ve hakkıyla hesap sorulmayan her darbenin bir sonraki darbe ya da girişimlerin tetikleyicisi olduğu gerçeğini hatırlatarak;
MAZLUMDER ADANA ŞUBE